Yazılar
1999 yılı felaketler yılımı olacak?
- 20 Eylül 1997
- Yayınlayan: Ozan Güner
- Kategori: Astroloji Yazıları
1997 yılında, Burç 2000 dergisinde yazdığım bir yazıyı buldum. O gün sosyal medya daha henüz tam olarak yoktu. Yazının içeriği şu şekilde olmuş. Yazıyı değişiklik yapmadan aynı şekilde paylaşıyorum.
3 Mart 1999 yılında 1509 yılına benzer bir konum oluşacak. Bu konumda yeniden Güneş-Ay-Merkür konjüksiyonuna rastlanıyor. O dönemde İstanbul’u ya bir salgın hastalık ya da bir deprem sonrası gelecek olan sağlık problemleri bekliyor.
İnsanoğlunun dünyanın neresinde olursa olsun korkulu rüyası, bir deprem sonrası gelen felaketler, hastalıklar, susuzluk ve açlık. Korkulu rüya olmasın da ne olsun. Fazla jeofizik bilgim yok. Deprem mühendisi de değilim. Ama şu var ki Türkiye bir fay hattının üstünde. Bu da zaman zaman depremle yüz yüze geleceğimizin işareti. Erzincan, Erzurum, Gediz, Dinar depremleri son yüzyılımızda hatırladığım en büyük depremler. İstanbul’da yaşadığımıza ve Türkiye’mizin en büyük kenti olduğuna göre biraz bencillik yapıp depremle ne kadar karşı karşıya olduğumuzu -jeofizik ve deprem mühendisleri kızmasın ama- biraz astrolojik yönden araştırdım. İlginç sonuçlar ortaya çıktı. Bu ayki yazımızda bu sonuçları size anlatalım. Belki ilginizi çeker.
Demin de söylediğim gibi konumuz İstanbul ve çevresi. Tarih boyunca o kadar olaylar yaşamış ki İstanbul, Nostradamus’a bile konu olmuş. Nostradamus’un kehanetlerini okuyanınız varsa bilirler, İstanbul’daki bir yangından bahseder. Gerçekte de İstanbul’da geçmişte pek çok yangın çıkmış ve büyük depremler olmuş. Bunların bir kısmı karada bir kısmı denizde olmuş. Aslında İstanbul’da sık sık deprem oluyor. Ama biz bunların hiçbirini duymuyoruz. Genelde 1 veya 2 saniye süren küçük sarsıntılar. Jeofizik mühendislerinin söylediğine göre bunların olması gerekiyormuş. Bu sarsıntılar büyük sarsıntıların habercisi değil tam tersine bir kısım enerji birikimlerinin atılması anlamına geliyormuş. Eğer sık sık bu sarsıntılar olmazsa o zaman tehlike ortaya çıkar ve büyük bir sarsıntı olma ihtimali doğarmış. Bu, konunun teknik yönü.
Gelelim depremin astrolojik yorumuna. En büyük suçlu Ay.. Ay’ın başımıza ne işler açtığını biliyoruz. Dünya üzerindeki en büyük etkisi Med-Cezir, yani GELGİT olayları. Suyun aniden aşırı geri çekilmesini yine aniden yükselmesini hepimiz az çok duymuşuzdur. Çok ilginç bir olay. Bunun dışında manyetik etkilerini, insanlar üzerindeki etkilerini, kadınların regl dönemlerinden tutun da insanların manyetizasyonunu ne derecede etkilediğini, -hatta benim kendi bir inancım ama çocuk cinsiyetini bile etkilediğini- düşünüyorum. Ayın bazı hareketleri deprem sonuçları doğurabiliyor. Dolunay zamanında depremlere daha sık rastlanmış. Dolunaydaki manyetik etki bazı yerleri fazla etkileyip enerjinin ortaya çıkmasına, sonuç olarak da büyük felaketlere yol açmış olabilir.
İstanbul’da büyük bir deprem son yüzyılda yok. En azından insan ölümüne yol açacak kadar büyük bir deprem yok. Tarihteki kayıtlara göre en büyük deprem 10 Eylül 1509 yılında olmuş ve yaklaşık 13.000 kişi ölmüş. Depremin ilginç yanı denizden gelmiş olması yani Tsunami. Tsunami, denizde oluşan bir depremin yarattığı dev dalga anlamına geliyor. O dönemde İstanbul nüfusunu düşünürsek 13.000 kişi oldukça büyük bir rakam. Belgelerde dalgaların 25 metre olduğu ve surların tepesinden geçtiği kaydedilmiş (Kaynak: Türkiye ve Çevresinin Tarihsel Deprem Kataloğu, TÜBİTAK. 1981).
İstanbul’un kuruluş tarihini tam olarak bilmiyoruz. Ama 6 Ekim 1453 olarak alırsak daha yakın tahminlerde bulunabiliriz. İstanbul Terazi burcu bir kent. Güzellikleriyle burcunun özelliklerini taşıyor. Ama tarih boyunca paylaşılamayan, sürekli hareket halinde olan bir kent. Oldukça bencil, her şeyin kendisine çalışmasını isteyen ve çok kurnaz bir yer. En ufak hatayı affetmeyen bir yapı. Tamamıyla kendi başına yaşayan bir yer kısaca… İlginç bir yorum ama işe yarar. İstanbul’daki büyük deprem sayısı bilindiği kadarıyla 10 taneyi geçmez. Belki o kadar bile değil.
Şimdi 1509 yılından başlayalım. Haritasına bakarsanız Güneşin – MC opposizyonu var. Bu toplumsal açıdan bazı sorunların çıkacağını gösterebilir. Yalnız buradaki saatlerin doğruluğu tartışılır. Kayıtlarda gece yarısı diye geçtiği için gece 12’yi aldım. İkinci evdeki Mars büyük kayıpları gösterebilir. Ay’ın o dönemde karanlık tarafının görüldüğünü söylemeliyim. Çünkü bütün deprem haritalarında Ay’ın dolunay yerine aslında hiç görülmediği ve tam turunu tamamladığını gördüm. Ay hep karanlık tarafta nedense. Yani hep konujksiyon veya balzamik konumunda. Belki bu konum ayın manyetik etkisini azaltmasına yol açabilir. Dolayısıyla dünyadaki enerji ortaya çıkabilir. Astronomi profesörü olmadığımıza göre bu konuda konuşma yetkimiz yok. Sanki ay hiç mi konjuksiyon yapmıyor diyebilirsiniz. Tabii yapıyor. Ama aynı anda haritada üçten fazla konjuksiyon olursa işler biraz karışıyor. (Harita No:l)
İkinci bir örnek haritaya gelince bu da 6 Ekim 1964. Bu haritada ise Güneş yine Terazi burcunda. Ay ve Güneş yeniden konjuksiyon ve yine Ay’ın kara tarafı nedense. Bu dönemde fazla ölen yok. Yine deprem denizden. Çeşitli yerlerde çatlaklar oluşmuş. Bir ölüm olayı yok.
(Harita 2)
Üçüncü bir örnek; 4 Ocak 1935. Güneş Oğlak burnunda, Yine Ay ile Konjuksiyon durumunda. Bu sefer ölüm olayına rastlanıyor. Daha çok sanayi bölgeleri hasar görüyor. (Harita 3)
Bu üç haritada aynı olan bir nokta üçünde de Güneş, Ay ve Merkür konjuksiyonları var. Belki bunlar bir rastlantı olabilir. Ya da ben tamamen yanlış bir fikir içinde olabilirim. 3 Mart 1999 yılında 1509 yılına benzer bir konum oluşacak. Bu konumda yeniden Güneş, Ay, Merkür konjuksiyonuna rastlanıyor. Ve bu konjuksiyon altıncı evde oluşuyor. Bu üç yıldızın askendanta oppozisyon yapması pek hoş bir durum değil. O dönemde ya bir salgın hastalık İstanbul’u bekliyor ya da bir deprem sonrası gelecek olan sağlık problemleri. (Harita 4)
Kahin değilim… Ancak eldeki verileri göz önünde bulundurarak bazı kararlara varabilirim. Muhakkak bu yazı hakkında olumlu veya olumsuz düşünenler olacaktır. Aslında şunu düşünmek gerekir. Biz bir deprem olayına hazırlıklı mıyız? Bence İstanbul böyle bir duruma hazırlıklı değil. İster denizden, ister karadan gelsin deprem sonrası İstanbul tam bir felaketler şehri olacaktır. Bu düzensiz şehirleşmenin sonucu başka ne olabilir ki…